Yavuz Sultan Selim, Osmanlı tarihinin en kısa süreli fakat en etkili hükümdarlarından biridir. 1512’de tahta çıkıp sadece 8 yıl boyunca padişahlık yapmasına rağmen, Osmanlı Devleti’ni bölgesel bir güçten küresel bir imparatorluğa dönüştürmüş; hilafeti Osmanlı’ya kazandırarak İslam dünyasının lideri konumuna gelmesini sağlamıştır. Savaş meydanlarında gösterdiği sertlik ve kararlılığı nedeniyle “Yavuz” (sert, haşmetli) lakabını almıştır. Onun döneminde Osmanlı, sadece toprak değil, ruhani liderlik de kazanmıştır.
Yavuz Sultan Selim, 10 Ekim 1470 yılında Amasya’da doğmuştur. Babası II. Bayezid, annesi Gülbahar Hatun’dur. Çocukluğunu ve gençliğini Karadeniz sahilindeki Trabzon’da geçirmiştir. Burada sancak beyliği yaparak yönetim deneyimi kazanmıştır. Eğitiminde Arapça ve Farsçaya hâkim olmuş, özellikle İslam tarihine ve felsefesine büyük ilgi göstermiştir. Aynı zamanda iyi bir askerî eğitim almış, genç yaşta pek çok seferde babasına eşlik etmiştir. Oğlu Kanuni Sultan Süleyman, Osmanlı’nın en parlak dönemini yönetecek olan hükümdar olacak, böylece Yavuz’un kurduğu büyük yapıyı daha da ileri taşıyacaktır.
Yavuz Sultan Selim’in tahta çıkışı oldukça sert bir süreçtir. Babası II. Bayezid, daha ılımlı ve barışçıl bir padişahtı; ancak Yavuz, devletin daha saldırgan ve merkeziyetçi bir politika izlemesi gerektiğine inanıyordu. Kardeşleri ve babasına karşı verdiği taht mücadelesi sonunda 1512 yılında tahta geçmiştir. Tahta geçtikten sonra ilk işi, potansiyel taht kavgalarını engellemek adına kardeşlerini bertaraf etmek olmuştur. Bu, Osmanlı’da merkezi otoritenin devamı açısından geleneksel fakat sert bir uygulamadır.
Yavuz Sultan Selim’in ilk büyük hedefi, doğudaki Safevîler oldu. Safevîler, Şii mezhebini yayarak Osmanlı topraklarında isyanlar çıkmasına sebep olmuş ve Anadolu’daki Türkmen aşiretlerini kışkırtmıştır. Bu nedenle Yavuz, 1514 yılında büyük bir sefere çıktı. Çaldıran Savaşı, 23 Ağustos 1514’te Safevî hükümdarı Şah İsmail ile Osmanlı ordusu arasında gerçekleşti. Yavuz, hem sayı hem de manevra açısından üstünlük kurarak savaşı kazandı. Bu zafer, doğu Anadolu’nun Osmanlı’ya katılmasını sağladı ve Safevî tehdidini büyük ölçüde ortadan kaldırdı. Ayrıca Tebriz kısa süreliğine Osmanlı kontrolüne girdi.
Çaldıran zaferinden sonra yönünü güneydoğu Anadolu’ya çeviren Yavuz, 1515 yılında Turnadağ Savaşı ile Dulkadiroğulları Beyliği’ni Osmanlı’ya katmıştır. Bu gelişmeyle birlikte Anadolu’daki Türk siyasi birliği neredeyse tamamlanmış ve Osmanlı’nın doğu sınırı güvence altına alınmıştır.
Yavuz Sultan Selim’in en önemli seferi, hiç şüphesiz 1516-1517 yıllarında yaptığı Memlük Seferidir. Osmanlı ile Memlükler arasındaki gerginlik, iki büyük İslam devletinin liderliği konusunda bir çekişmeye dönüşmüştür. İlk olarak 1516 yılında Mercidabık Savaşı ile Suriye, Lübnan ve Filistin Osmanlı topraklarına katıldı. Ardından 1517’de Ridaniye Savaşı ile Kahire ele geçirildi ve Memlük Devleti sona erdi. Bu zaferlerin sonucunda Hicaz bölgesi, Mekke ve Medine dahil olmak üzere kutsal topraklar Osmanlı idaresine geçti.
Mısır seferi, sadece toprak kazanımı değil, aynı zamanda büyük bir manevî zaferdir. Abbâsî halifesi III. Mütevekkil, Ridaniye Zaferi’nden sonra Yavuz’a hilafet sembollerini (Hz. Muhammed’in kılıcı, hırkası ve sancağı) teslim etmiş, böylece halifelik makamı Osmanlı’ya geçmiştir. Bu olay, Osmanlı’nın sadece askerî ve siyasî değil, İslam dünyasının dinî lideri konumuna yükselmesini sağlamıştır. Artık Osmanlı padişahları hem sultan hem halife sıfatını taşımıştır.
Yavuz Sultan Selim, sert mizaçlı, kararlarında tereddütsüz ve disiplinli bir hükümdardı. Devlet işlerinde tavizsiz bir yönetim anlayışına sahipti. Ulema sınıfına ve devlet adamlarına karşı katı davranır, en küçük hatada ağır cezalar uygulayabilirdi. Ancak bu kararlılık, onun kısa sürede büyük işler başarmasını sağlamıştır. Yavuz döneminde Osmanlı hazinesi güçlenmiş, tımar sistemi düzenlenmiş, bürokrasi daha sistemli hâle getirilmiştir.
Yavuz’un yönetim tarzı daha çok askerî ve siyasî zaferlere odaklı olsa da, bilim ve edebiyata ilgisi büyüktü. Farsça şiirler yazdığı bilinir ve “Selîmî” mahlasıyla divan şiiri geleneğine katkı sunmuştur. Ayrıca İran edebiyatı ve tarihine derin bir ilgi duymuştur. Medreselere verdiği önemle bilimsel çalışmaları desteklemiş, özellikle Mısır’dan pek çok âlimi İstanbul’a getirmiştir.
Yavuz Sultan Selim, 22 Eylül 1520 tarihinde henüz 50 yaşındayken, Çorlu yakınlarında vefat etmiştir. Ölüm nedeni muhtemelen şirpençe (şirpençik - çıban türü) hastalığıydı. Cenazesi İstanbul’a getirilmiş ve kendi adıyla anılan Yavuz Sultan Selim Camii’nin bahçesine defnedilmiştir.
Yavuz Sultan Selim’in mirası, Osmanlı tarihinin en derin ve kalıcı izlerinden biridir. Sekiz yıllık hükümdarlığı sırasında Osmanlı sınırlarını üç katına çıkarmış, İslam dünyasının liderliğini almış, hilafeti Osmanlı’ya taşımış ve doğudaki en büyük rakip olan Safevîleri ağır şekilde mağlup etmiştir. Onun döneminden sonra Osmanlı, artık bir "Anadolu-Balkan devleti" değil, üç kıtaya yayılan evrensel bir imparatorluk hâline gelmiştir. Yavuz’un hazırladığı bu büyük zemin, oğlu Kanuni Sultan Süleyman tarafından doruğa çıkarılmıştır
Yavuz Sultan Selim, kısa sürede yaptığı büyük işler ve aldığı derin kararlarla, Osmanlı tarihinin en güçlü figürlerinden biri olmuştur. Hem doğudaki Şii tehdidini ortadan kaldırmış hem de İslam dünyasının liderliğini ele geçirmiştir. “Yavuz” sıfatı, onun sertliğini değil; kararlılığı, disiplini ve devlet aklını temsil eder. Fatih’in açtığı kapıyı, o büyük bir dünya vizyonuna dönüştürmüştür.
AnaSayfa